Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin, yaşayan, en kidemli üyesisiniz. 45 yıllık bu sürede iş yaşamınız, deneyimleriniz ve Sivil Toplum Kuruluşlarında çalışmalarınızın hakkında bilgi almak isteğimiz üzerine, bugün Kilyostaki yazlık evinizde bizi misafir ettiğiniz için öncelikle teşekkürler ederiz.
Koç Topluluğu şirketi Aygaz A.Ş de 26 yıl çalıştım.
Kısacası, çalışma hikayem şöyledir;
Avukatlık stajim sonrası Baroya kaydoldum. İstanbul Barosu üyesi olmaktan şeref duyarım. Koç Topluluğu şirketi Aygaz.A.Ş’ ne yanında staj yaptığım, önceki dönem Baro Başkanımız Burhanettin Güngör, beni Hukuk Müşavirliğine aldı. Kadrolu avukat olarak, diğer Koç Topluluğu Şirketleri GAZAL, LİPET, ALPA A.Ş’lerini de vekâleten temsil ediyordum. Hayatımın en güzel yıllarını verdiğim bu süre çok değerlidir. İşkoliğimdir, bu değişmez hâlen de öyle, saygın ve eşit muamele gördüm, 26 yıl sonra da Aygaz A.Ş.den emekli oldum.
S. Konuşmamıza Nehir Söyleşisi olarak devam edelim isterseniz, size soracaklarımız var.
S. Bu nehir söyleşisi isim annesi imişsiniz, nasıl doğdu?
C. Aslında Nehir Söyleşisi bir edebiyat türüdür. Derneğimiz kidemli üyelerine yönelik sözlü bu tarih çalışmasının bazı duraklarının, yazıya dökülerek, kalıcılığının sağlanması olarak da düşünebiliriz. Üyemiz, arkadaşım Nilüfer Demir ile röportajlarda başlık konusunda konuşuyorduk, kidemli üyelerimizin aldıkları yolda, unutamadıklarının, anlatımının kalıcı olacağı ve bu kanaldan yaşanmışlıkları öğrenmek isteyenlere ve de internette sayfamıza girenlere yol göstereceğini ve bu sayfadaki anıları,bir suyun akışı gibi, gittiği yere kadar, düşündük. Haa…unutmadan o dönemde Uluslararası Federasyon toplantısında incelenecek bir konu da SU HAKKI idi. Etkilenmiş olabilirim, “SU” ana kaynaktan yol bulup geçerken değişikliklerle karşılaşır, uyum sağlar veya sağlamazsa yeni yol bulur, bazen taşlara takılır bazen de coşar hızlı ilerler bu röportajlarda konuşurken uğranılan duraklar da çok önemlidir.
LİSANS
S. Üniversite seçiminizde Hukuk varmıydı?
C. Yoktu, annem Eczacı veya öğretmem olmamı istiyordu. Kızım rahat edersin öğretmenin tatili var. Eczacı olursan o da çok iyi Eczane açarız diyordu ama benim kafam sanatta idi. Kadiköy Kız Kolejindeki resim öğretmenim Akademiye girmelisin derdi. Moda İlkokulunda ilken 1960 ihtilalini çok büyük boyutta 3 sınıf arkadaşımla çalışmıştım. Kulakları çınlasın halen görüşüyorum. Nilüfer Cillov, hocamızın sonradan gelini olmuş, diğeri gerçekten sanatkâr çocukmuş Nur Moray sonradan öğrendik meğer meşhur Moğolların bateristi olmuş ve sınıfımızın güzeli Sabiha Şeref… toz boya alınır, beziryağı ile karıştırarak kavanozlarda renk renk yağlı boya oluşturur kullanırdık. Ben hiçbir zaman sanattan kopmadım, bir yurt dışı toplantısı için (şimdi yılı hatırlamıyorum ama bilenler vardır) İstanbul Barosu duyuru yapmıştı. Ressam avukatların, eserlerinin La Hay’deki toplantı komplesinde bütün katılımcı ülke Barolarının Ressam Avukatlarının sergisi olacağı, derecelendirme yapılacağı, gönderme ve geri dönüş masraflarının tarafımıza ait olacağını, ölçüleri belirtilen ve sergilenen bütün eserlerin bir katalogda yer alacağı ve Barolara gönderileceği belirtilmişti.
Yağlıboya resmim gitti, sergilendi, geri döndü, kataloğdan eser yoktu, belki bana ulaşmadı bilemem…
ama benim için orada İstanbul Barosundan Av.Alev Toker bilgi yazısı ile yağlı boya “ormanda kadın” tablomun sergilenmesi önemli idi.
Bazen her çalışmanın karşılığını toplumda alamasak da benim için bireysel tokluk önemlidir.
S. Öğretmen olma isteğine yönelik bir çabanız oldu mu?
C. Annemin isteği ile oldu tabii ki, İstanbul Hukuk Fakültesinde okurken öğrenci olayları başlamıştı.Radyodan çatışmalar, olaylar haberlere yetiştiriliyordu.13.00 Kadiköy vapuruna yetişemezsem Bahariye caddesi eski Kadiköy Adliyesi karşısındaki evimizden camlardan bütün sülale sarkarak beni beklerlerdi.
Annemin tansiyonu fırlardı.
Emk. Kur. Albay dayım telefona sarılır “ölen kız çocuk var mı?” diye sorardı…kötü günler geçirdik, ama şükürler olsun şimdiki üniversite gençliğinin yaşadığı baskı kadar kötü değildi. Sınıf arkadaşlarımdan daha çok korku yaşayanlar vardı. Bizler iletişimizi iletişimimizi kaybetmedik. Aramızda güçlü bir sinerji var. Aslında toplanıp o öğrenci olaylarını yazsak, okuyanlar öğrenim ve siyaset arasındaki bizlerin durumuna şaşarlar. Dernekteki üye sınıf arkadaşlarımdan bahsettikten sonra yeniden kaldığımız yere dönmek istiyorum.
Nazan Moroğlu, Aydeniz Alisbah Tuskan, Yurdanur Kozulcalı, Elif Uysal, Rezzan Aydınoğlu, Neyzar Aydıncık, Hesna Şatır, Nİlgün Güçer, Ümran Altay, Fernur Peköz, Fikriye Yılmaz, Müfide Şenol, Nilgün Yücel, Perihan Tekeli, Semra Tanker, Sevinç Erdoğan ile İstanbul Hukuk ve Adliye birlikteliğinden sonra THKD de de birlikte aynı amaç doğrultusunda çalışıyoruz. Arkadaşlarıma selam olsun, sağlıklı huzurlu günler dilerim.
Konumuza yeniden dönersek; İ.Ü’de durum böyle olunca annemi de kırmamak için öğretmen yetiştiren Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği için sınava girdim ve kazandım. 3.sınıf’a kadar imtihanlara girdim, kaydımı dondurdum. Hukuk Fakültesinden de biraz gecikme ile bu arada mezun olmuş. Ancak, bir lisede İngilizce öğretmenlik stajimi da yapamamıştım.
S. Üniversite hayatınız o zamanki öğrenci olayları ile çok değişik geçmiş olmalı…
C. Evet, Sabahçıyım, dersler bitince 13.00 Kadiköy vapuruna yetişmeye çalışıyoruz, otobüsler dolu ise Sultanahmet’ten Karaköy’e arkadaşlarla yürüyorduk. Dönemimizde sağ/sol hareketleri ile eğitimimizde dalgalanmalar oldu. Şimdi bahsetmek istemediğim, gecenin karanlığında ana bina sütün arkasına saklanarak 3 genç öğrenciye söylenenleri titreyerek dinledim. Sonra da korktum okula gitmek istemedim vs vs
YÜKSEK LİSANS
S. Koç Topluluğu Şirketi Aygaz’da avukat olarak çalıştıktan sonraki süreç?
C. Değişim ihtiyacı duydum ve yüksek lisans yapmaya karar verdim.
Kendim için daha ne yapabilirim, bir hukukçu olarak Çalışma Ekonomisine yönelerek Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans sınavına girip master derecesini dağarcığıma ekledim. İ.Ü ve B.Ü de motivasyon, liderlik konularında öğretim görevlisi oldum.
Beden Dili konusunda İ.Ü. Psikoloji son sınıf öğrencilerine ve Taksim Divan Oteli satış ve pazarlama elemanlarına, Kartal Belediyesi iletişim grubuna sessiz iletişim verileri konusunda görseller kullanarak aldığım eğitimi ve çalışma hayatı birikimimi paylaştım.
Hem eğitim aldım hem de eğitimler verdim.
S. Yüksek Lisans yapmanız İş yaşamınızda bir değişiklik yarattı mı?
C. Araştırma, derleme sevdiğim bir iştir. Aygaz A.Ş yaptığı ana iş nedeni ile, ERKEKSİ bir şirkettir. Genel Müdürümüz Çelik Arsel beni, Personel Müdürü olarak tayin etti ve Aygaz’ın ilk kadın Müdürü oldum. Sonra, Endüstri İlişkileri Müdürü oldum. Avukat olarak 12 yıl çalışmış daha sonra yüksek lisansım ile uygun 2. İş hayatım aynı şirkette devam etti. Sabah çok erken şirkete gidiyor, iş programımı gözden geçiriyordum. Görev içeriğimde;
2 İşveren Sendikası (MESS/ KİPLAS) 3 İşçi Sendikası (Metal iş, Denizciler, Petrol-iş) ile iletişimim vardı. Müdürlüğüm Uluslararası TELOS firması performas taraması sonunda en verimli çalışan Müdürlük olarak tescillenmişti.
2001 yılında Aygaz, Ulusal Kalite Başarı Ödülü’nü kazandı tabii en büyük etkenlerden biri de belgeli artı değerlerine ilaveten, İşçi ve İşveren Sendikası olan sistemli bir şirket olmasıydı. Aynı yıl, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Genel Müdürlüğü tarafından “Örnek İşyeri” ödülü, şirkette uyguladığım çalışmalar nedeniyle verildi. İşçi Sağlığı ve Güvenliği alanında hazırlanan sağlık prosedürleri, bütün çalışanlara verilen ilk yardım ve sağlık eğitimleri, müdürlüğüm bünyesinde Endüstri Psikoloğu çalıştırmam gibi nedenlerle verildi. Koç Topluluğunda ilk kez, Endüstri Psikoloğu’nu sistemimize dahil ederek beyaz ve mavi yakalıların verimli çalışmalarına etki eden bire bir görüşmelerle çok yol alındı.
İLO
S.İnternette okumuştum sizin bir de ILO Cenevre’de temsiliniz vardı.
C.Evet, 1998 senesinde Genevre İLO da Türkiye işverenlerini, "Hükümet, İşçi, İşveren Üçlüsü ile Petrol İstihdamında Endüstriyel İlişkiler” çalışmasında temsil ettim. Bu çalışma İsviçre hukukuna ilgim nedeni ile benim için unutulmaz bir deneyimdi. Kaldı ki, 19 yabancı ülke temsilcisi içinde tek kadın işveren temsilcisi olmak ve işveren başkanlık divanı yardımcısı seçilmek ve Türkiye'yi temsil etmek gurur verici ve unutamayacağım bir deneyimdir.
Çalışma hayatım süresince birçok takım çalışmasına katıldım, takım liderliği yaptım. Eğitimler aldım. İşyerlerinde ve üniversitelerde eğitim verdim. Birçok konferansta konuşmacı veya moderatör olarak yer aldım. Şirket için standartlar yazdım, onaylattım ve uyguladım. Çok eleman işe aldım. Sistemler kurdum, uyguladım. Koç Holding çalışma takımlarında görev yaptım.
FIFCJ
S. 45 yıldır Dernek üyesisiniz, hangi çalışmalara katıldınız?
C. Uluslararası Hukukçu Kadınlar Federasyonu (kısaca FIFCJ) üyesiyim.
7,10,20 ve 21.dönem Yönetim Kurullarında çalıştım. 23 ve 24 (2012-2016) döneminde Derneğin Başkanlığını yaptım. 2009 yılından itibaren, derneğimin ve “Uluslararası Hukukçu Kadınlar Federasyonu” Genel Kurullarında, katılımcı ülkelerin oyları ile “FIFCJ Konsey Üyesi” seçildim. Fransa/Paris(2009), Senegal/Dakar(2012), Italya/Roma(2013), Fransa/Paris (2014), Ispanya/Barselona(2015), Sicilya/Palermo (2016), Mozambik/Maputo(2017), Portekiz/Lizbon (2018)Konsey ve Kongrelerine ve de grup çalışmalarına katıldım.
THKD
S. THKD üye olma fikri nasıl oluştu?
C•İş ilişkilerim nedeni ile yine bir avukat olan ve Koç Holding’de üst düzey yöneticisi Tuğrul Kutadgobilik’e gitmiştim. Mesleki tavsiyelerini sordum dedi ki; meslek STK’na gir ve buralarda da çalış, çok önemlidir… Aynı süreçte önceki dönem Başkanlarımızdan çok Değerli Büyüğüm Hikmet Güngör’e STK üye olma düşüncemi ilettim. Daha doğrusu fikrini aldım. (Burhan Güngör’ün yanında staj yaparken eşi Hikmet hanımın katkılarını unutamam. Mesleki ve hayata dair ondan çok şey öğrendim. Nur içinde yatsın, muazzam bir hafızası vardı. Türkçe’yi çok kelime ile çok iyi konuşur ve nazik ifade eder, insana saygılı ve yazım kurallarını iyi bilen, bir fikri çok iyi özetleyen üstadım idi.) “Gel seni bir toplantımıza götüreyim, tanıştırayım, ortama bak istersen ben seni Dernek’e tavsiye ederim” dedi ve beni Süreyya Ağaoğlu ile tanıştırdı. (1979) Sert görünüşlü diyebilirim, son derece ciddi konuşan, konuşurken gözümün içine bakan, sıkı tokalaşan bir kidemli unutulmaz bir hukukçu idi. Sonradan okuduğum kitabında da belirttiği gibi, o da insanların meslekî sivil toplum kuruluşlarında çalışmalarının yararlı olduğundan bahsetti. Kendisi çok genç bir avukat iken, Amerikalı bir hukukçunun tavsiyesiyle STK da çalışmaya başlamış “Hadi bakalım hayırlısı olsun, bu derneğe genç hukukçular alınmasını daima istemişimdir” dedi. Böylelikle toplantılara katılmaya, görevler üstlenmeye başladım.
S. THKD’den önce başka STK çalışmalarınız oldu mu?
C. Hukuk Fakültesinde okurken annemin de üyesi olduğu Türkiye Yardım Sevenler Derneğinin Taksim Şubesine (1967)üye olmuştum. Annemin okul arkadaşı Nevzat Tarım başkandı, ilk sosyalleşmem diyebiliriz. Daha sonrada “ Personel Yöneticileri Derneği” ve “YEKÜV 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı”da koordinatörlük ve editörlük var.
Tekrar THKD dönersek, Macide Alpen, Hikmet Güngör, Barış Aybay, Ayla Babila başkanlık dönemlerinde çalıştım. 7-11 Eylül 1987 de Hikmet Güngör döneminde İstanbul Maçka Otelinde yapılan, “Usuller ve Deliller Açısından Adaletin Daha Kolay ve Daha Çabuk Vatandaşa Ulaşılması” konulu, çok yoğun katılımlı, konsey ve kongre yaptık. Uluslararası Hukukçu Kadınlar Federasyonu üyesi ve THKD YK muhasip üyesi olarak çalıştığım bu etkinlikten hâlen de toplantılarda, “Ah, Türkiye Maçka Organizasyonu” diye bahsedilir. Yeri gelmişken değerli sanatkâr üyemiz Sara Geron’dan bahsetmemek olmaz. Söz ve müziği kendisine ait barış özlü “FEDERASYON HYMM’ı bestelendi ve İstanbul Üniversitesi çok sesli korosu tarafından toplantımızda seslendirildi ve FIFCJ arşivlerine girdi.
Aynı dönemde, 1987 yılında, “Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıldönümü nedeni ile kadının gerek TBMM ve gerekse Yerel Meclislerde yeteri kadar temsil edilememesinin tesbiti ve çareler aranması” konulu panelin sonuçları raporlanmış ve kadın sorunları ile ilgilenecek “SORUMLU BİR MAKAMIN DEVLET DÜZEYİNDE” yer alması önerilmiş ve yetkili makamlara Başkan Hikmet Güngör, yazılı olarak bildirilmişti. Bu makamın oluşmasında Derneğimizin çalışmaları büyük ölçüde etkili olmuştur. Panelimizde konuşmacı olan milletvekili İMREN AYKUT’un çabaları sonucu Türkiye’de ilk defa “resmî bir kadın kurumunun kurulması” için hazırlanan tasarı TBMM de kabul edilerek yasallaşmıştır.
Bu yasa ile Türkiye’de ilk defa devletin kadın ve kadın sorunlarının çözümüne destek sağlayacak “Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü” 1990 da kurulmuş, bu makamın oluşmasında Dernek çalışmalarımızın büyük ölçüde etkin olduğu görülmüştür. Ancak, tabii henüz 2024 de sadece “KADIN BAKANLIĞI” yoktur.
Milletvekili Dr.İmren Aykut bu konuda çok çalışmıştır. (Bilindiği gibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Devlet ve Çevre Bakanlıkları yapmıştır. Dernek Tüzüğümüze göre ONURSAL ÜYE olması Genel Kurulumuza sunulmuş ve 2 Onursal üyemizden birisidir. Bir diğeri, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’dır.
Kollektif çalışma ile başarıya odaklanma iyi iletişim ile gerçekleşir
KİTAP
S. Arşiv niteliğinde dernek yönetim kurullarının dönem raporları ve dosyalarından derlediğiniz Türkiye’de ilk STK kitabını yayınladınız amaç arşivmidir?
C. Söz uçar, yazı kalır 1968 de kurulmuş bir Dernekte tabii ki çok birikim vardı.
Her dönem seçilen Değerli Başkanlarımız VARLIĞIMIZA VARLIK kattı. Türkiye’nin ilk Eyüp Noteri üyemiz Malike Bayülken’in sponsorluğunda burs verdiğimiz hukuk fakültesi kız öğrencilerine destek bağışlar için, bu kitabi yasal izinleri resmen alarak, bir kalıcı değer bıraktık. Yönetim Kurulu (2012-2016) olarak çok sıkı çalıştık. Başkanlık dönemi raporlarına sadık kaldık ve iyi sonuç ortaya çıktı.
Yönetim Kurulu çalışma arkadaşlarım Serdar Erol, Yurdanur Kozulcalı, Necla Akbayrak, Gülriz Özyıldırım, Füsün Akyener ve Nevin Karahan ile 4 yıl çok çalıştık, bir gün bile gerginlik yaşamadık, dernekten türlü sebeplerle uzaklaşan, adres değiştiren üyelerimizi bulduk, bütünleştik. Bu grup ile hâlen periyodik toplantılarımız zevk ile devam ediyor. Her birine tekrar tekrar teşekkürler ederim.
UNUTAMADIĞIM 10 Kasım MAPUTO töreni
10 Kasım 2017 günü Mozambik Maputo toplantısını unutamam. Büyükelçimizin beni daveti üzerine, Maputo Elçiliğimize Atatürk’ü anma törenine özel izinle gittim. O gün Maputo Temyiz Mahkemesi başkanı Değerli dostum Osvaldo Johanna bizzat makam arabası ile Elçiliğimize bıraktı. O gün bir başka şehirde toplantı olmasına ve Afrika’lı avukat ve hâkimlerin katılacağa gündemli ve benim “ Kırsalda Kadın” konulu çalışmam olan toplantının saati 10 Kasım törenimiz için ötelendi, törene katıldım. Siren ile 09.05 saygı duruşunda bulunduk. Büyükelçi Zeynep Kızıltan’ın çocukları ile katıldığı tören sonrası Osvaldo yine arabası ile FIFCJ üyelerinin katıldığı kasabaya beni yetiştirdi, arabada muz ikram etti. Atatürk’ün geniş vizyonundan konuştuk. Diğer üyeler bu gecikme için daima protestocu olurken Cumhuriyet Devrimcisi ATATÜRK’ü anlattığımdan hiçbiri tepki göstermediler. Bu arada, bana özel izin veren, FIFCJ Başkanı Arjantin’den Maria Elverdin’in de birAtatürk hayranı olduğunu öğrendim.
Uluslararası deneyimim hakkında şunu söyleyebilirim: Tanıdığım kültürlü hukukçuların bile Türk kadını hakkında pek az şey bildiğini başta, şaşırarak gördüm. Üstümdeki kiyafetlerimin bu toplantılara özel bir değişiklik olmadığını, ama giyside daima özenli olduğumu, günlük yaşantımızda kadınlarımızın büyük çoğunlukla böyle olduğunu belirttim. Hayatımı ve iletişim ağımı görmeleri için sosyal medya “ facebook” da ve “ingstegram” da paylaştım. Çokca Federasyon üyesi arkadaşım oldu. Ancak, ben bu uluslararası platformda 2009 dan beri temsil ile yol alırken Cumhuriyet Devrimcimiz Atatürk’ü 20.yüzyılın en büyük lideri olarak onlar, Türk Kadını’ndan fazla, onu gayet iyi tanıyorlardı.
Başarılı olmak, tabii kişinin kendi özellikleri ve hayata bakış açısı ile bağlantılıdır.
Her işi severek yaptım.
Genç avukat çok koşturulur bilirsiniz, fevkâlade iki avukat ile çalışıyordum. Burhan Güngör ve Galip Seyhan, onların birbirleri ile konuşmalarındaki bilği akışı bambaşka idi.
Hele Burhan Güngör’ün Hukuk Camiası veya Pertevniyal Liseli arkadaşları ile konuşmasındaki ağdalı cümleler ve nezaket bambaşka idi. Görerek öğrenme var ya…
Koşuşturma demiştim, saat 15.30’a geliyor çok önemli ve süreli bir iş için bana “git bunu sen becerirsin” dediler. Ateşi aldım, koşturdum, vezne kapandı kapanacak tüm içtenliğimle bunu başarmalıyım durumumu anlattım, yüzümün al al, gözlerimin telaşla açılmış olması ve görevlinin insafi ile iş bitti. Şirkete hemen telefon ettim offf çektiler. Hatta hemen basına işe ilişkin açıklama yapıldı. Bazen adsız kahraman da oluruz!
S. Gençlere genç hukukçulara önerileriniz nelerdir?
C. Öncelikle, danışıldığında, hemen cevap vermesinler ilgili kanun maddelerine bakarak araştırmalarını detaylı yapsınlar.
Karşılarındaki muhatap avukatı duruşma öncesi selamlamak önemlidir. Çünkü siz de karşınızdaki avukatta aynı müdafaa işini yapan, şahsî olmadan, müvekkillerinin haklarını korumaya çalışan iş insanlarıdır.
Bir avukat kadın ve erkeğin dış görünüşü önemlidir. Sokaktan geçerken uğradım havasında traşsız, saçlar dağınık, ayaklarda sandalet, göğüs bağır, bel açık, kirli yakalı cübbe ile olmamalıdır. İşin VAKÂR’ı dış görünüşte de taşınılmalıdır.
Meslek büyüklerine saygıyı, avukat alt yapısına göre değerlendirerek ifade de çok önemlidir.
Bu su gibi akışı, bir layiha yazar gibi bitirmek istiyorum.
NETİCETEN:
Mesleğimde ilerlememde öğretmen olan annemin, evlendikten sonra da meslektaşım olan, eşimin rölü çok büyüktür. Hatta Lisans eğitimimden 19 yıl sonra Yüksek Lisans yapmamda oğlum Yargı Toker’in de çok büyük etkisi vardır. Mühendis oğlumda benden sonra Yeditepe Üniversitesinde “Bussiness Admistration” yüksek lisansını yaptı. Çocuklara eğitimde ilk örnek ilk halka anne, baba, kardeş sonra yakınlardaki eğitimli ve yaşantıları ile yol almış insanlar. O nedenle, televizyonlarda özendirici BAŞARI öyküleri anlatılmalı. Örneğin Mardin, Savur’dan Aziz Sancar’ın Nobel ödülünü kazanması çoğu gence ivme kazandırdı. Mardin’deki kasabasına sınıf arkadaşlarım ile gittik. Çalışma odasını ortamını gördük. Aslında aileler çocuklarını tatilde gezdirirken eğitmeli diyorum.
Ve de
Başarılı olmak, tabii kişinin kendi özellikleri ve hayata bakış açısı ile “Simyacı” daki gibi o ses, o görüntü, o tiniyi- görmeye içselleştirmeye-ve inanmaya bağlıdır.
Teşekkürler ederim.