×

Nehir Söyleşileri:Noter MALİKE BAYÜLKEN1

NEHİR SÖYLEŞİLERİ : 1
 
Noter Malike BAYÜLKEN
Hayat bir nehirse eğer insan bu suların kenarında durmamalı, tam aksine o büyük enerjinin içine girerek coşkuyla, bereketle, kendine güvenle masmavi, köpük köpük yaşamalı hayatı dedik ve Derneğimizin sitesinde genç meslektaşlarımıza,  her biri muhteşem birer nehir olan kıdemli üyelerimizi daha yakından tanıtabilmeyi hedefledik.
Bu nedenle değerli büyüklerimizin gerek mesleki deneyimlerinden gerekse hepimizin örnek alabileceği tavsiyelerinden yararlanabilmek amacı ile üyemiz Av. Nilüfer Demir ile yaptıkları söyleşileri bu sahifelerde sizlerle paylaşmaya başlıyoruz.
İlk konuğumuz Türk Hukukçu Kadınlar Derneğinin Kurucu Üyelerinden, 9. Dönem Başkanlığını yapmış olan Sn. Av. Malike Bayülken olacak.
 
KOCAMAN BİR YÜREK
 Sn. Bayülken’i derneğimizdeki özgeçmişi ile tanıyordum ama bu söyleşiyi yapabilmek için yanına gidip geldikçe daha yakından tanıma fırsatım oldu.
Her görüşmemizde karşımda hep gülen bir yüz, yumuşacık bir ses ve çok şık bir hanımefendi buldum. Atatürk’ün aydınlattığı yolda ilerleyebilmiş, bilgili, görgülü, kendine güvenli, mesleğini halâ yakından takip eden, okuyan, anlatan, gülen, paylaşan kocaman bir Cumhuriyet kadınını anlatacağım sizlere…
Öncelikle benimle paylaşma nezaketini gösterdiği anıları ve o tatlı sohbetleri için kendisine buradan bir kere daha teşekkür ediyorum.
  Sn. Bayülken, zamana değer vermek aynı zamanda ona hâkim olabilmektir diyorlar. Sizin de bu hâkimiyeti başarıyla sağlayabildiğinizi görüyoruz. Hayatınızdan ufak kesitleri bizimle paylaşmak ister misiniz? 
Bundan sonrasını onun tatlı üslubu ile aktarmaya çalışacağım.
Çengelköy doğumluyum, İlkokul ve liseyi İstanbul’da okudum. Kandilli Kız Lisesi’nde yatılı okurken en güzel günlerimi orada çok sevdiğim arkadaşlarımla yaşadım. Babamın kaybı ilk şoktu ve tatlı tatlı akan hayat o andan itibaren kayalara çarpmaya başladı.
  Üniversiteyi Ankara’da okumam gerekiyordu. O yıllarım da çok keyifliydi. Başkentin ve Türkiye’nin modernleşme yolunda adım adım ilerlediği,  ilime,  bilime değer verilen, sanata ve sanatçıya sahip çıkılan bir zamanda yaşıyorduk çünkü…  
Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra tekrar İstanbul’a döndüm. Avukatlık stajımı burada tamamladım. Önce Avukat sonra da Noter olarak uzun yıllar görev yaptım.
Çalışma senelerimde birçok sosyal faaliyetim oldu. En onur duyduğum da Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin kurucularından birisi olmamdır. Derneğimizi hem kendim hem ülkem adına en iyi şekilde temsil ettiğimi düşünüyorum. Ayrıca genç kardeşlerimin de bu faaliyetleri en iyi şekilde devam ettirdiklerini görmek beni çok mutlu ediyor.
Sizi biraz daha yakında tanımak istiyoruz. Malike Hanım nasıl biridir?
Ben hırslı biri değilim ama başladığım hiçbir işi yarım bırakmam, sonuna kadar takip ederim. Genç kardeşlerime de tavsiyem işlerinde takipçi olmaları ve başarılarını ben diye değil biz diye paylaşmalarıdır.
Ben 96 yaşındayım Nilüferciğim ama daha yolun yarısına gelmedim. Bu kısa hayatım boyunca da pek çok şey yaşadım tabii (burada tatlı tatlı gülüyor). Ailemdeki yakınlarımın ve sevdiklerimin kaybı haricinde oldukça mutlu yaşadım. İlk mutluluğu altı yaşında Cumhuriyetin ilanı ile tattım. O zaman manasını anlayamıyordum ama yapılan şenliklerden iyi bir şeyler olduğunu hissedebiliyordum.
Biz çok şanslı bir nesiliz. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk bize her şeyi altın bir tepsi içerisinde sundu. Harf İnkılabı,  Kıyafet İnkılabı ve diğerleri ile birlikte her türlü medeniyeti ve özgürlüğü bizim hiçbir mücadelemiz olmadan o bize kazandırdı. Bizler ilkokuldan itibaren kız erkek ayrımı nedir bilmeden yetiştik. Kulüpler hepimizindi, dernekler hepimizindi. Fakülte yıllarımda arkadaşlarımla tiyatrolara, sinemalara giderdik. Çok mutlu gençlerdik.
Bu sıralar zor günlerden geçiyoruz ama tarihin seyrini değiştiren önderimiz Atatürk’ün bize kazandırdığı ‘kadın haklarını’ yitirdiğimizi de hiç düşünmüyorum. Aksine kamçılandık. Yakında kadın Başbakanlar,  Cumhurbaşkanları görürsek hiç şaşırmayalım. Benim namzetlerim hazır ama açıklamayacağım. Siyasette ve iş hayatında bakın kadınlarımız Batılı kadınlarla yarışıyor ve ilk sıralarda yer alıyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor.
   Ulu Önderle ilgili anılarınızı dinlemek isteriz.
Atamıza bize sunduğu bu nimetler için minnet borçluyuz elbette ve ben
Onu kaybettiğimiz günü hiç unutamıyorum.
Üniversite birinci sınıftayız. Bir sabah sınıfta hocamız Vasfi Reşat Seviğ’i bekliyoruz. Saat dokuz oldu yok, birdenbire sınıfa girdi ve kürsüden “Atatürk öldü çocuklar” dedi ve ağlayarak çıkıp gitti. 10 Kasım’da Atamızı kaybettik ama İşte siyasi ve sosyal hayat mücadelemiz o günden sonra başladı ve halen devam etmekte. Atatürk’e ve Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız.
Çok renkli bir sosyal yaşantınız olduğunu düşünüyorum. Biraz da dostlarınızdan bahseder misiniz bize?
Fakülteyi bitirdikten sonra Cemal Nadir Güler’le evlendik. Onun vasıtasıyla Mesut Cemil Bey, Mithat Fenmen, Yahya Kemal Beyatlı, Tiyatrodan Bedia Muvahhit, Vasfi Rıza Zobu,  Ressam Ali Sami Boyer, Şefik Bursalı gibi değerli insanlarla tanıştım. Eşimin erken kaybından sonra uzun yıllar yalnız yaşadım. Daha sonra ikinci eşimle mutlu bir yuva kurduk. Hayat gelip geçiyor işte…
Çok teşekkür ediyorum, sizi daha fazla yormak istemiyorum. Birlikte içtiğimiz kahveyi değil ama bu güzel sohbeti derneğimizin sitesinden üyelerimizle paylaşacağım izninizle. Size sağlıklar, mutluluklar ve nice güzellikler diliyorum.