×

PROF. DR. RAYEGAN KENDER NEHİR SÖYLEŞİLERİ

 
Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin kurucu üyelerinden olan Prof. Dr. Rayegan Kender hocamız ile “Nehir Söyleşisi” yapmak üzere 16 Ekim 2019 çarşamba günü öğleden sonra evine gittik. “Nehir Söyleşileri” yapmakla görevli olan bizler Prof. Dr. Pelin Güven ve Av. Oya Aktan söyleşiyi gerçekleştirirken, yönetim kurulu üyelerimiz Yrd. Doç. Dr. Nuray Barlas ve Av. Zeynep Uçar Yakar da bize eşlik ettiler. Bizi muhteşem ev sahipliği ile ağırlayan hocamızla leziz ikramları eşliğinde sohbetimizi gerçekleştirdik.
 
Rayegan hocamız 23.11.1931  tarihinde  İstanbul'da  doğdu.  Orta  ve  lise  öğrenimini Erenköy  Lisesi'nde  tamamladı.  İstanbul  Üniversitesi  Hukuk Fakültesi’nden  mezun  olduktan  sonra  1956 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk  Fakültesi Deniz Ticareti, Hava ve Sigorta Hukuku Kürsüsüne asistan  olarak girdi. 1960 yılında  doktorasını  "Deniz Hukukunda Kurtarma Yardım" konusunda yaptı. 1966 yılında Doçent, 1974 yılında Profesör oldu. Türk Hukukçu Kadınlar Derneğinin kurucu üyesi olmasının yanı sıra, başka derneklerde de aktif olarak çalıştı. Hocamız İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden emekli olduktan sonra da çeşitli üniversitelerde ders verdi.
 
Rayegan hocamızla yaptığımız söyleşimiz aşağıda yer almaktadır:

 
Hocam öncelikle “Nehir Söyleşisi” yapmak için bizi kabul ettiğinizden dolayı çok teşekkür ederiz. Rayegan hocam bize çocukluğunuzdan, ailenizden biraz bahsedebilir misiniz? Üniversiteye kadar olan eğitim hayatınız nerede ve nasıl geçti? Hukuka olan ilginizin başlaması nasıl oldu?
 
Biz küçük yaşta babamı kaybettik. Annem büyüttü bizi. İstanbul’da doğdum. Feneryolu’nda büyüdüm. Üç kardeştik. Annem okumamız için hepimizi teşvik etti. Biz Cumhuriyet döneminde büyüdük. O dönemin güzelliklerini hep yaşadık. Annem bir Cumhuriyet kadınıydı bizler de bu şekilde yetiştik. Atatürk vefat ettiği zaman ben ilkokuldaydım. O zaman siyah önlük giyer beyaz yaka takardık. Atatürk’ün vefat haberini öğrendiğimizde matem belirtisi olarak beyaz yakalarımızı çıkartmıştık. Yanlış hatırlamıyorsam annem de vefat haberi üzerine Dolmabahce sarayının oraya gitmişti.  Okumamızdaki en büyük destek annem olmuştur. İlk ve orta okulda çok iyi bir eğitim aldık. Lisedeyken mantık, sosyoloji ve felsefe dersinde çok iyiydim. Hatta bir hocamız beni sen şu çocukları ders çalıştır diye görevlendirmişti. Benim ruhumda öğretmenlik vardır. Ablam da hukuk fakültesinden mezun olmuştu. Okulunu bitirdikten sonra bir süre avukat olarak çalıştı, daha sonra ise çocuklarının olması sebebiyle çalışma yaşamına ara verdi. Kardeşim ise makine mühendisiydi. Üniversiteye kadar eğitim hayatım İstanbul’da geçti. Ben Erenköy Kız Lisesinde okurken doktor olmak, beyaz önlük giymek istiyordum. Akademik kariyer yapmak istiyordum. Annem doktorluk çok zahmetli bir alan sen çok merhametlisin, hassassın diyerek başka bir alanı seçmemi önerdi. Ben de kimya mühendisliğini seçtim. Sınav yoktu başarı derecesine göre üniversite seçiliyordu. Benim de notların çok iyiydi, direk gidip üniversiteye kaydımı yaptırdım. Liseden beş arkadaşım ise hukuk fakültesini seçmişti. Onları ziyaret ettiğim bir gün Roma hukuku dersi vardı ve kürsüde Ord. Prof. Dr. Andreas B. Schwarz ders anlatıyordu. Prof. Dr. Halid Kemal Elbir çeviriyordu. Çok etkilendim, hukuk fakültesine geçmeye karar verdim. Ertesi gün kaydımı aldım ve hukuk fakültesine yazıldım.
 
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki eğitim ve sosyal aktiviteler nasıldı o dönem? Eğitim sürecinin ardından akademik çalışma hayatınız nasıl başladı ve nasıl gelişti?
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde çok iyi bir eğitim veriliyordu. Çok kıymetli hocalarımız vardı ve çok iyi ders anlatılılıyordu. Örneğin Prof. Dr. Ragıp Sarıca hoca çok güzel ders anlatırdı. Dersi dinlemek büyük bir zevkti. Pratik çalışmaları ise asistanlar yapardı. Münazaralara giderdik. Şiir günleri yapılırdı.  Kız öğrenci sayısı da fazlaydı o dönemde. O zamanlar çift imtihan vardı. Önce yazılı sınav yapılırdı, yazılıyı geçtiğiniz takdirde de sözlü yapılıyordu. Yazılıda kalınca bitiyordu sözlüye giremiyordunuz. Dersler teker teker verilip geçilirdi. Dördüncü sınıf sonunda toptan bir sınav yoktu. Dersler bitince inanırmısınız ben üzülmüştüm fakülteden ayrılıyorum diye.
Akademik hayatımın nasıl başladığı konusuna gelince, 1954 yılında son sınıfta Prof. Dr. Halil Arslanlı kara ticareti hukuku dersini vermişti. Ticaret hukukuna ilgi duyuyor, orayı istiyordum. Özel hukuka ilgi duyuyordum, kamu hukuku ilgimi çekmiyordu. Bir gün Prof. Dr. Halil Arslanlı hoca ile asistanlık konusunda konuşmak icin odasına gittim. Ben asistan olmak istiyorum dedim. Halil hoca ise hanım asistan almıyorum şeklinde cevap verdi. Sebebi nedir dedim. Hoca, alıyoruz, emek veriyoruz, çalıştırıyoruz, yarın öbür gün evlenip gidiyorlar, elemansız kalıyorum dedi. Ben de hocam, ben şimdi size bir taahhüt versem geçersiz olur, şahsi haklardan vazgeçme taahhüt edilemez, ama madem böyle düşünüyorsunuz tamam dedim. Canım sıkıldı merdivenleri ağır ağır iniyordum. Deniz hukuku kürsüsünde Prof. Dr. Sami Okay vardı o zaman doçentti. O da merdivenden çıkıyordu. Üzgün bir halde inerken beni tanımış Rayegan hanım tebrik ederim mezun oldunuz, fakat niye canınız sıkkın dedi. Konuyu anlattım, siz hiç üzülmeyin bize gelin dedi. Ben deniz hukukuna asistan olabilir miyim derken, tabi ki olur dedi. Sizin sözlü imtihanınızı Prof. Dr. Mazhar Nedim Göknil  hoca çok beğendi. Arkanızdan çok güzel sözler soyledi, sizi mutlaka alır ama şu anda kadro  yok fahri asistan olarak alırız sizi 6 ay sonra kadro boşalacak o zaman asistanlığa atanırsınız dedi. Bu şekilde asistan olarak kürsüye girdim. O dönemde yüksek lisans yoktu. Sadece doktora vardı. Daha sonra doktoramı da yaparak akademik kariyerime devam ettim.
 
Yabancı dili nerede öğrendiniz hocam?
 
Yabancı dilim pek iyi değildi başlangıçta kolej mezunu olmadığım icin ama öğrenmeyi aklıma koymuştum. Burada yabancı dil kursuna gittim. Bu şekilde yabancı dilimi epeyce ilerletmiştim. Fakültede bizi bir sınav yapmışlardı gerçi ama o yeterli değildi. Asistan olduktan iki sene sonra burs kazandım. Milli Eğitim Bakanlığı Belçika’ya gönderilmek üzere akademisyenler için burs sınavı açmıştı ona başvurdum. Neden Belçika’ya gitmek icin burs başvurusunda bulunuyorsunuz sorusuna cevabım da hazırdı. Ben İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Deniz Ticareti Hukuku kürsüsünde asistanım. Bu alanda Deniz Hukuku Derneği var. Derneğin merkezi de Brüksel’de. Brüksel’e giderek bu konuda çalışma yapmak istiyorum dedim. Bursu kazandıktan sonra bundan haberi olan Mazhar Nedim hoca bana kızmıştı neden başvurunu bana söylemedin diye. Hocam emin değildim kazanıp kazanmayacağımdan 200 kişi müracaat etmişti dedim. Sonra devletin verdiği bursla Belçika’ya gittim ve 13 ay kaldım. Fransızcam çok ilerledi orada, daha sonra da gelip doçentlik imtihanına girdim.
 
Tesadüfler insanın yaşamında ne kadar önemli değil mi hocam? Tesadüfen deniz ticareti hukukunda başladınız ve şimdi bu alanda duayen hocalarımızdan birisisiniz. Deniz ticaret hukuku alanındaki ilk kadın profesörümüzsünüz.
Benim hocalarım çok iyiydi. Çok iyi yetiştim. Prof. Dr. Tahir Çağa mesela gerçekten iyi bir hocaydı. Ben onunla çalışırken İsviçre’li bir hocanın yanında çalışmış gibi oldum. Mazhar Nedim hocanın asistanıydım ama Tahir hoca ile de çalıştım. Tahir hoca hakimlikten gelmişti, çok değerli bir hocaydı. Avukatlık da yaptığı için ben hem avukatlık öğrendim hem doktrin çalışmalarını öğrendim. O bana Almanca öğrenmezsen profesör yapmam seni dedi. Profesörlükte ikinci dil istenirdi o zaman. Hoca aslında iyilik yapıyor böyle söylemekle. Bazı öğrenciler hoca bana taktı diyor ama bu doğru değil. Bu şekilde Almanca da öğrendim. Fakülte hesabına Almanya’ya gittim. Burada da kurslara devam ettim. Sonra profesörlük imtihanında herkes gelip beni tebrik etti.
 
Türk Hukukçu Kadınlar Derneği ile nasıl tanıştınız? Nasıl kurucu üye olmaya karar verdiniz? O dönemki faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?
 
Zannedersen Beraat hanım söyledi. Beraat hanım Erenköy Kız Lisesinde benim Fransızca hocamdı. Hem Türk Hukukçu Kadınlar Derneğine hem Soroptimistlere o davet etti, ismin gözüksün yeter demişti. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği ve Soroptimistlerde uzun yıllar çalıştım. Yine Türk Deniz Hukuku Derneği ile Sigorta Hukuku Derneği, Yardım Sevenler Derneğinde de çalıştım bir süre. Daha sonra ise işlerimin yoğunluğundan artık bunlara vakit ayıramayacağım dedim. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği yönetim kurulu toplantıları o zaman yönetim kurulu üyelerinin evinde yapılırdı. Yıllarca Dernekte çok güzel çalışmalar yaptık. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği ile yaptığımız etkinlikler kapsamında Yargıtay’la birlikte çeşitli sempozyumlar, konferanslar düzenledik. 1975 yılı Uluslararası Kadın Yılı ilan edilmişti. Bu nedenle 5-8 Aralık 1975 yılında Ankara’da “Kadın Yılı Kongresi” adlı büyük bir kongre yapılmıştı ve çok ses getirmişti. Katılanlar; Av. Beraat Z. Üngör, Av. Handan Ertunç, ben, Av. Şevkiye Elçin ve Prof. Dr. Nihal Uluocak’tı.
 
Hocam size bir sürprizimiz var. 1975 yılında Ankara’da yapılan Sempozyumda çekilmiş olan ve sizin de yer aldığınız bir fotoğrafı hediye olarak getirdik.
 

 
Bu fotoğrafta yer alan kişilerden bahsedebilir misiniz?
 
Resimde sağdan sola baktığımızda ilk kişi Prof. Dr. Nihal Uluocak’tır. İstanbul Üniversitesi Devletler Özel Hukuku Kürsüsünde çalışan hocalarımızdandı. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin kurucu üyelerindendi. Yanındaki Tezer Taşkıran hanım eğitimci, felsefe ve sosyoloji öğretmeni, siyasetçi ve yazardı. Kastamonu, ve Kars milletvekilliği yapmıştır. Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu’nun da kız kardeşidir. Tezer hanımın yanındaki benim, benim yanımdaki ise Beraat Üngör hanımdır. Beraat hanımın babası İstiklal Marşımızın bestecisi Osman Zeki Üngör’dür. Beraat hanım da Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin kurucu üyelerindendir. Yanındaki Av. Fani Motola’dır. Fani hanım Türk Hukukçu Kadınlar Derneği başkanlığını yaptığı gibi, Uluslararası Kadın Hukukçular Federasyonu’nun Ortadoğu Bölgesi ikinci başkanlığını da yapmıştır. Onun yanındaki Av. Süreyya Ağaoğlu’dur. Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Süreyya Ağaoğlu Türk Hukukçu Kadınlar Derneğinin kurucu üyelerinden olmasının yanı sıra yine Uluslararası Kadın Hukukçular Federasyonu’nun da ikinci  başkanlığını yapmıştır.
 
Hocam, öğrencilerle aranızın çok iyi olduğunu biliyoruz. Bir konuyu iyi bilmek, konuyu iyi anlatabilmek, özümseyebilmek, öğrencilerle iyi iletişim kurabilmek çok önemli, bu anlamda çok sevilen bir hoca ve hocaların hocası oldunuz. Akademik yaşamınızı bu kapsamda nasıl değerlendirirsiniz?
 
Gerçekten öğrencilerle çok iyi bir iletişimim vardı. Hiç bir öğrenciyle aram kötü olmadı. Öğrencileri çok severim. Emekli olduğuma üzülüyorum bu anlamda. 
Bir hoca öğrencilerin en kötü hareketlerini bile düzeltebilir. Gerek devlet üniversitesinde gerekse vakıf üniversitesinde hep aynı şekilde davrandım ve ders anlattım. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tabi çok iyi bir eğitim vardı. Bunun yanı sıra sosyal faaliyetler de yapılmaktaydı. Hocalarımız da, öğrenciler de çok iyiydi. İstanbul Üniversitesinden ayrıldıktan sonra Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesine geldim. Orada da ders verdim. Oğrenciden ve yönetimden çok memnun kaldım. Çok mutlu oldum orada. Burada benim adımı bir dersliğe verdiler. Sonra vakıf üniversitesi olan Yeditepe Üniversitesi’ne geldim. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne gelmemi teklif ettiklerinde başta biraz tereddüt ettim. Dekan o zaman Prof. Dr. Yaşar Gürbüz idi. Kendisi bana, yanında Prof. Dr. Mustafa Dural hocanın olduğunu, onun da fakültede ders verdiğini ve memnun olduğunu söyleyince kabul ettim. Burada da çok mutlu oldum. Yeditepe’de oğrenciler ilk kez dördüncü sınıfa geldiğinde başladım. 2016’ya kadar lisans dersi verdim 2017 den sonra da yüksek lisans ve doktora dersi verdim. Burada da İstanbul Hukukta olduğu gibi eğitim yaptım.
 
Hocam yılların tecrübesine sahipsiniz. Daha ileriye gidebilmek için yapılması gerekenler konusunda Türk Hukukçu Kadınlar Derneği yönetimi ve üyelerine neler tavsiye edersiniz? Bizler dernek olarak çeşitli sempozyumlar, konferanslar, paneller düzenliyoruz. Yasa değişiklikleriyle ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bunları çeşitli platformlara iletmeye, duyurmaya çalışıyoruz. 10 Kasımda geleneksel olarak Dernek merkezimizdeki kuru fasulye pilav günümüzü devam ettiriyoruz. Burs komisyonumuz var. Hukukçu kız öğrencilerimize burs veriyoruz. Üyesi bulunduğumuz Uluslararası Kadın Hukukçular Federasyonu’nun çalışmalarına katılıyoruz. Diğer sivil toplum kuruluşlarıyla ortak etkinlikler yapıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerine katılıyoruz. Sizinle yaptığımız gibi “Nehir Söyleşileri” kapsamında duayen üyelerimizi yeni nesillere tanıtıyoruz. Sizin bunlar dışında bizlere tavsiyeleriniz var mıdır?
Siz gençsiniz çok daha iyisini düşünürsünüz bizim zamanımıza göre çok daha ileriye götürmüşsünüz. Çok iyi faaliyetler yapıyorsunuz. Bunlara devam etmelisiniz. Hiç bir zaman mükemmel olamaz insan. Hep ileriye gidilmeli.
 
Bu güzel söyleşi için Prof. Dr. Rayegan Kender hocamıza çok teşekkür ediyoruz.
 
Prof. Dr. Pelin Güven – Av. Oya Aktan
Türk Hukukçu Kadınlar Derneği